2 Ekim 2009 Cuma

Küpçü Baba Türbesi

Herkes mangal yakar, heryerde mangallar yakılır. Özellikle yeşil bir alan görüldüğünde hemen mangallar ateşe verilir, kartondan yellemeler yapılır ve hazırlanan etler pişiriilir. Yeşil alan bulamazsak balkonda yakarız.

Bizde ailecek her fırsatta mangal yakmayı kendimize adet edindik. Kimi zaman mangalda köfte, tavuk, et, balık, kimi zaman biber, patlıcan, soğan, artık ne varsa pişiriyoruz.

Gel zaman git zaman mangal dışında bu keyfi nasıl farklılaştırabiliriz diye aklımızdan geçince, bizim damat Dr. Hüseyin Kandulu Kıbrıs'taki küp kebabını önerdi. Önerdi önermesinede bunu gerçekleştirmek için sağlam bir alt yapı lazım olduğunu gördük.

Kebap yapmak için kallavi bir fırına ihtiyaç vardı. Fırın'ın nasıl olacağı konusunda öncü kuvvet Hüseyin'i Kıbrıs'a görevli olarak yolladık. Fırını incelemesini ve babasından yapılış yöntemlerini öğrenmesini kendisine görev olarak verdik. (Başarıyla görevini tamamladı, raporunuda internette yayınladı)

Böyle bir alt yapıya nasıl sahip olacağımız konusunda bir yıldır konuşuyoruz, ama aksiyona geçmek için bekledik durduk. Bekleyerek bir şey olmayacağını görünce, büyük olarak işe el atmak gerektiğini görüp, bir ay kadar önce Hüseyin ve Özcan'ı hareketlendirdim. Marmara Ereğlisinde olduğumuz bir akşam kebap fırınını yapacağımız yerin temelini attık.

Başlamak bitirmenin yarısıdır denir, bizde temeli atınca arkası gelmeliydi ve öylede oldu. Sonraki haftalarda araya işler girdi ve 3-4 hafta konunun üzerine birşey yapamadık. Bu arada Hüseyin fırının içinde - daha doğrusu işin kalbinde - olacak küp için araştırma yaptı. Edirne'nin Havsa ilçesinde sıcağa dayanıklı küpler olduğunu öğrendi ve temin için görüşmelere başladı.  Küpün teminini ramazan bayramı haftası gerçekleştirdi.

Temel hazır, küp hazır, fırını yapmak isteyenler var ne duruyorduk ve ramazan bayramı ilk günü bayramlaşmayı bitirdikten sonra Marmara Ereğlisi'nin yolunu tuttuk. Herkes oraya geldiğinde artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimiz belliydi. Ya fırını yapacaktık yada yapacaktık. İstanbul'dan gelirken küpün üstünde baca deliği açabilmek için matkap bile getirmiştik.

Gel gelelim biz fırını yapacağız diye heyecanla geldik ama Hüseyin yok başım ağrıyor, yok rüzgar çarptı, boğazlarım şişecek galiba, biraz kırıklık var üzerimde, az biraz uyuyayım, aslında Edirne'ye gitsem iyi olacak gibi mazeretler üretince hevesimiz kursağımızda kalacaktı.  Napalım bizde damadı iyileştirelim diye tavlada yenildik, akşam mangal işlerini üstlendik, ona sadece yeme içme faslını bıraktık ki biran evvel iyileşsin diye. Aslan damat sütleri içince kendine geldi.

Neyseki çabuk atlatık bu faslı ve fırını yapmak üzere çalışmalara başladık. Ereğli'de ince kum daha önceden varolduğu için çimento ve tuğla almamız yetti. Hızlı bir şekilde temelin üzerine küpü koyacağımız yapıyı hallettik ve ertesi gün küpü üstüne koyarak arada kum olacak şekilde küpün etrafını ördük ve fırın ortaya çıktı.

 

Bu esnada ev halkı, başlangıcından iş bitene kadar nasıl bir fırın olacağını pekçok kez ifade etmemize rağmen (herhalde biz anlatamadık) anlayamamıştı.

Fırının oluşmasının ardından sıva içinde olan yapıyı boyamak için Hüseyin'in önerisiyle yeşil boya aldık ve elbirliğiyle boyadık. Boyama işi bitince karşımıza fırından çok türbe çıktı. Yaptığımız inşaat renklenince aynı türbe gibi oldu, “Küpçü Baba Türbesi”. Ev halkı renge biraz karşı geldi ama doğa ile barışık bir renk diyerek şimdilik konuyu kapattık. Ama ilk fırsatta rengini değiştirmek için baskı geleceğinden şüphem yok.

Biz inşaat işleriyle uğraşırken Leydi Elizabeth (Esra Kandulu) ve Leydi Katerina (Özlem Karaman) tüm çalışmalarda aktif destekçilerimiz oldular. Gerekli yerlerde halkın arasına karışıp onlarla birlikte yaşadılar :)

Fırının yapılması esnasında bizimle birlikte olan düşeslerimizden bahsetmeden geçemeyeceğim. Düşeşlerimiz (Ceyda ve Seda) tüm bayram boyunca ve inşaat esnasında hiç görünmediler. Sabah kahvaltıda ve akşamdan akşama ortaya çıkarak, bizleri varlıklarıyla onurlandırdılar. Kendilerini bundan sonraki küpte kebap yaparken etlerin hazırlanmasında aktif göreve çağırıyorum. Beni kırmayacaklarına eminim.

Bu hafta sonu gidip fırını ilk defa kullanacağız. Bakacağız çalışıyormu diye. Herhalde çalışıyordur, onca emek, onca fikir, birbirimize yapılan telkinler sonucu ortaya çıkan eserin çalışmaması gibi birşey olamaz artık. Fırında yapılacak ilk etler cumartesi akşamı test edilecek. Sonuçları haftaya.

Hiç yorum yok:

Evde Beyaz Şarap Yapımı

via IFTTT