13 Ekim 2010 Çarşamba

Müşteri + İlişki + Yönetim <> Kâr

Günümüz trendi Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM). Hele kriz dönemlerinde şirket içinde en üst seviyede öncelikli olarak ele alınan konu.

Şirketlerin can simidi olarak gördüğü, kurtuluş ipi olarak tutunmaya çalıştığı bu kavram aslında hayatımızda ilk defa gerçekleştireceğimiz bir süreç yada durum değil. Günlük hayatımızda belki bilerek belki bilmeden kullandığımız bir olgu. Nasılki herkese aynı şekilde yaklaşmıyor aynı sözleri ve davranışları sergilemiyorsak, ticari faaliyetlerimiz aşamasındada benzer şeyleri yapıyoruz.

CRM ile bunları daha bir disiplinli, daha bir düzgün yapıda kullanmaya çalışıyoruz. Müşterilerimizi kendi içinde sınıflandırıp, tüm süreci ve yaptığımız görüşmeleri, gönderdiğimiz dökümanları kayıt altına alıyoruz ve müşteri ile geçmişimizi saklayıp, ileride oluşabilecek yeni fırsatlar için bilgi bankasında koruyoruz.

Bu noktada, firmalar CRM işini yazılım ile çözmeye çalışmak gibi bir çıkmaza girmeleri durumunda başarısız projeler ortaya çıkıyor. Aslında yazılım sadece gerçek hayatı kayıt altına almayı sağlayan, bunları standart formatlarda kaydetmeye yarayan araçtan başka birşey değildir. Tüm iş firmada ve çalışanlarda bitiyor. Alınan kararlar ne kadar uygulanırsa sonuçlarda o kadar olumlu gerçekleşiyor.

Tüm şirketlerin başta yola çıkarken hedefi kâr etmek, ama kâr işin sonunda ortaya çıkıyor. Yapılması gerekenler tam yapıldıysa, ilişki tam yönetildiyse ve geçmişten ders alınarak davranışlar ve söylemler gerçeklendiyse sonuç pozitif olmalı. Gelgelim her zaman bu formül doğru sonuç vermeyebiliyor.

Yanlışı bir yerlerde aramak lazım, belkide baştan yola çıkarken yanlış yol seçildi, yanlış müşteri ve fırsat ile başlandı. CRM yazılımları bize konuyu araştırmakta çok büyük destek vermektedir. Yapılacak olan analizler ile hangi müşteri kârlı, hangi müşterinin önceki satışlarda neler olmuş, sonuçları nedir gibi sorulara yanıt bulabiliyoruz. Analitik CRM olarak adlandırılan yapıda, farklı senaryolara göre, farklı bakış açılarına göre, müşteri, fırsat, satış ve satış sonrası hayatın değerlendirmek mümkün olabilmektedir.

Elbetteki son kararı kişinin kendisi vermesi gerekiyor. Elindeki araçlardan aldığı bilgiler ile eğer müşteriden kâr etmeyi öngörmüyorsa fırsatı gözardı edebilir yada sonrasına yatırım olarak görüp kârdan vazgeçip satışı yapabilir. Fakat unutulmamalıdır ki hissedarlar, yatırım döneminde bile kâr beklentisi içindedirler.

Sonuçta, yazılımlar bizlere karar alma aşamasında destek olan araçlardır, bizim adımıza işlerimizi yürütmezler yürütmeleri beklenmemelidir. Desteklenmiş kararlarınızda bol kârlı günler geçirmeniz dileğiyle.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Faydalı yolculuklar

İnternet kullanımı artık hepimizi hayatının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Her türlü bilgiyi bulmak, ulaşmak ve kullanmak iki tuşa basmak kadar yakın. Kendinizi ifade etmek ve pekçok kişiye ulaşmak internet sayesinde inanılmaz bir hız kazandı.

Acaba interneti faydalı bir araç olarak mı kullanıyoruz, yoksa aldığımız hizmet ödediğimiz paraya değmiyor mu ?

Burada kritik konu aldığımız nedir ? Bu soruya cevap verebilirsek sonuca varabiliriz. Temelde, internet ortamında bulunan içeriklerin tamamı kişiler yada kurumlar tarafından oluşturulup konuluyor ve hepimizin erişimine açık bırakılıyor. Kimi bilgi ücreti karşılığı veriliyor fakat çok büyük bir kısmı ise ücretsiz. İster para verir kişilerin yazdıklarını, söyledikllerini yada çekim yaptıklarını alıp kullanır, istemezse diğer ücretsiz bilgi kaynaklarına erişip oradakileri derleyip bir araya getirip kullanır. Seçim kişiye kalıyor bu noktada.

Aslında İnternetten herkesin daha fazla fayda elde edebilmesinin en başında içerik zenginleştirilmesi geliyor. İşte burada görev bu sanal dünyada yaşayan bizlere düşüyor, ne kadar çok içerik sağlarsak o kadar toplam fayda elde ederiz. Herkes bir sayfa yazsa Türkiye'deki 6.5 milyon ADSL kullanıcısından oluşacak bilgi boyutu inanılmaz olurdu herhalde.

Tabiki sadece bilgiye erişmek değil, oyunlar, filmler, forumlar, arkadaş toplulukları, mesajlaşma pekçok husus kişilerin kullanımına açılıyor, ticaret yapmak, sanal bahislere katılmak, alışveriş yapmak ise fiziksel mekan gerektirmeden halledilebiliyor. Sanal hayatın farklı açıdan incelenmesi aslında aklımıza daha gelmemiş yeni fırsatlarıda ortaya çıkartmamıza imkan sağlayacak görülüyor. Hem teknolojik yenilikler ve imkanların artması hemde kullanım sonucu edinilen deneyim sanal alemde yeni alanların açılacağının sinyallerini vermektedir.

Sanal ortamda tüm bilgilerin farklı farkı yerlerde durduğunu düşününce aradığımıza ulaşmak dünyadaki okyanusların tamamında kayıp balık Nemo'yu aramak gibi birşey olurdu. Şansımız yaver giderse bulabiliriz. İmdat çağrımıza arama motorları geliyorki, onlarsız internet hayatı çekilmez bir hal alırdı. Bugün arama motorları gelir elde eden organizasyonlar oldular ama arama motorlarıda internetin gelişmesine ve daha büyük kitlelere yayılmasında rol oynadığı kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Hepimiz kullanıyoruz, ister bilgiye erişelim, ister arkadaşlarımızla görüşelim, yemek tarifi alalım verelim, forumlardan yorumları okuyalım yada yazalım, internetten oyun oynayalım, alışveriş yapalım, ne yaparsak yapalım sonucunda bilmediğimiz şeyleri görüyoruz, öğreniyoruz, başkalarına öğretiyoruz. Ödediğimiz paraları düşünürsek (bilgisayar, internet erişim ücreti, modem, elektrik, ...) ortaya çıkan rakam, öğrenmek ve öğretmekten elde edilen değer ve fayda ile ölçülemeyecek kadar küçük kalıyor.

İnternet üzerinden sevdiklerinizle yapacağınız video görüşmesinin bedelini hangi erişim ücreti ile mukayese edebilir, alınanlar ve ödenenleri terazide tartarsak, faydalı bir iş yapıldığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yazın sıcaklığını iyiden iyiye hissettirdiği bu günlerde herkesin internette sörf yaparken rüzgarının bol olmasını dilerim. Faydalı yolculuklar.

8 Ağustos 2010 Pazar

Köpek Pansiyonu Tecrübesi

Köpeğini pansiyona bırakacaklar için tecrübe paylaşımı. Özellikle Bakırköy K9 Avrupa’ya verecekler için önemle okunması lazım.

Temmuz başında tatile çıkarken köpeğimiz Tarçın’ı IMG00097-20100704-1438[1] bırakmak için Bakırköy K9 Avrupa’ya teslim ettik. Bırakırken aşı karnesinide verdik ve 10 gün sonra alacağız dedik. Aradan 10 gün geçti ve eşim Tarçın’ı almaya gitti.

Teslim aldığında köpek öyle bir kokuyorduki, değil eve apartmanın bahçesine bıraksan herkes rahatsız olur, tahminime göre 10 gün boyunca tekbir yerde oturmuş kalkmş, yemiş içmiş, tuvaletini aynı yere yapmış ve pislik içinde kalmış.

Tüm bunların yanında hayvanın sesi kısılmış, nefes alıp verirken hırıltılar çıkartıyor, arka ayağının içi çizilmiş, kanamış ve kurumuş. Yani savaştan çıkmış bir hali var.

Köpeği aldık eve getirdik, akşam apartmanın otoparkında iki kova sıcak suyla yıkadık ve temizledik. Yarım kutu şampuan harcadık. Neyse tertemiz oldu, ertesi hafta denize soktuk ve sonrasında tekrar yıkadık artık kokmuyor.

Teslim ederken aşı karnesinide vermiştik, teslim alırken unutmuşuz, telefon ettim, arıyoruz, veterinere soralım falan diye bir sürü şey söylediler, belli ki bulamıyorlardı. Bir kaç gün telefonla aradım ama sonuç yok. Artık ümidi kestim karneyi kaybettiler bunlar diyerek son kez telefon ettim eğer bulamazlarsa gidip olay çıkartağım ama telefonda karneniz burada gelip alın dediler.

Sevinerek gittim, neyle karşılaştım dersiniz, bana boş K9 Avrupa aşı karnesini sundular. Bu nedir, ben size benim dolu olan karneyi soruyorum dedim, kasadaki görevli diye duran kız, bulamadık bakalım falan gibi lafı ağzında geveledi, ben oradayken masalara, çekmecelere baktı, karne yok, bulamıyorlar, tam o sırada kız bilgisayarı arkasına baktı ve benim karneyi buldu.

Anlayacağınız benim karne 20 gündür orada durmuş, ne veteriner bakmış ne pansiyona giderken incelemişler, öylesine formalite icabı karneyi istemişler ama hiç kullanmamışlar, üstüne üstlük nereye koyduklarınıda bilmedikleri gibi arayıp duruyorlar. Banada boş karneyi vermeye çalışıyorlar.

Sonuçta Bakırköy K9 Avrupa, bir daha uğramayacağım, işimin olmayacağı bir yer olarak bende iz bıraktı.

Edindiğim kötü tecrübeyi paylaşmak istedim.

6 Temmuz 2010 Salı

Yönetilen Dökümanlar (CIO Dergisi Temmuz Sayısı)

Gün içinde gönderdiğimiz ve aldığımız e-postalar artık eklerinde dökümanlarıda taşımakta, hatta dökümansız e-posta sayısı neredeyse çok az bir hal almaktadır. Elektronik ortamda oluşturulan dökümanlar doğal olarak elektronik ortamda kalmakta, çoğunlukla yazıcıdan dökülmeden kullanılmaktadır. Dosya paylaşım uygulamaları ile aynı döküman üzerinde ortak çalışma yapmaki ilgili yerleri düzeltmek ve son halini yayınlamak çok kolay bir hal almıştır.

Bu kadar çok dökümanın oluşması bunların saklanması, indexlenmesi, tarih sırasına göre, oluşturana göre vb.. pek çok kritere göre düzenlenmesini gerektirmektedir. Hayatımızda bu kadar çok elektronik döküman olmadan önce tüm belgeler kağıt ortamında ve masamızın arkasındaki dosya dolabında yıllara göre mavi klasörlerde dururdu. Bugün ise dosyalarımız bilgisayarımızda yada şirket ortak dizinlerinde belirli bir hiyerarşiye göre durmaktadır.

Belgelerin çok olması, sadece hiyerarşik bir dizin yapısında barındırılması, bugünün ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Artık belgelerimizi aradığımız zaman içindeki yazının içeriğine bağlı olarak sorgulamak, onlara belirli etiketler verip sonradan kolay erişmek ihtiyaç olmuştur. Bunları sağlayan araçlar ise döküman yönetim sistemleridir.

Döküman Yönetim Sistemleri (DYS) kendi başlarına sadece belgeleri içinde saklamakla sınırlı özelliklere sahip değillerdir, aynı zamanda belgelerin önceki hallerini yani versiyonlarınıda tutmaktadırlar. Böyle olduğu için bir dökümanın gelişimini, taslak halinden son haline gelene kadar adım adım izlemek mümkün olmaktadır. DYS'ler, döküman üzerindeki değişikliklerin kimler tarafından yapıldığınıda takip edebildiğinden, sadece dökümanı içerik olarak değil, oluşum hayatı boyunca kimlerin katkısıyla nasıl etkilendiğinide bizlere sunabilmektedir.

Böyle bir yapı, aslında kalite çalışmalarında özellikle vurgulanan sürekli gelişim felsefesini doğrudan yansıtmaktadır. Yakında bakıldığında kalite çalışmalarında " yaptığını yaz, yazdığını yap" mantığı, yazılı olan süreç ve prosedür dökümanlarının bir yerlerde durması, bunların gelişiminin takibine ihtiyaç duymaktadır. DYS'ler içinde bulundurdukları, döküman işleme, yeni versiyon çıkartma ve bunların yayınlanmasını sağlamaktadır. Kurgulanan yapı sayesinde her bir değişiklik kağıt ortamında sirküle edilmek yerine, e-posta uyarısı ile sorumlu kişilere iletilmektedir. Bu sayede şirket içi bilgi akışı DYS'ler üzerinden hızlı ve her yerden erişilebilir olmaktadır. Sonuç olarak tüm çalışanlar yetkileri doğrultusunda her türlü süreç dökümanına ve bilgisine erişebilmektedirler.

Yetkilendirme konusu, döküman yönetimi sistemlerinin en güçlü olduğu noktalardan birisidir. Özellikle yetkisiz erişimlerin engellenmesi, herkesin yetkilerinin olduğu dökümanları görebilmesi, okuyabilmesi ve değişiklik yapabilmesi olmazsa olmaz bir yapıdır. DYS'lerde tekbir dökümanın bile yetkilendirmesi yapılabildiğinden, şirketler tüm dökümanlarını yetki çizelgesi bazında saklayabilir ve kullanıma açabilir. DYS'lerde kullanılan yetki yönetimi sayesinde okunan bir dökümanın yazıcıdan dökülememesi, başka birine gönderilememesi gibi kısıtlamalarda yapılabilmektedir.

DYS'lerin artık ayrı birer uygulama olmasından kurtulup yavaş yavaş mevcut kullanmakta olduğumuz ofis araçları, e-posta araçları ve internet tarayıcıları ile birlikte çalışıyor olması beklenmektedir. Hatta bütünleşik yapı içerisinde bir tarayıcıdan geçmiş dökümanın bile içindeki bazı bilgelere göre otomatik etiketlenmesi ve olması gereken dosya, kabinet altında saklanması beklenmektedir. Mevcutta gördüğümüz tüm DYS'ler bu fonksiyonaliteleri bünyesinde barındırmaktadır . Özellikle ERP kullanan firmalarda, sistemde oluşturulmuş bir kaydın, onunla birlikte hareket eden dökümanla beraber dolaşması çok önemlidir. Sisteme girilmiş bir satınalma siparişine ait tedarikçiden gelen elektronik dökümanlarında ortak kullanımda olması, ihtiyaç halinde dökümanın kağıt halinin bulunmasında harcanacak zamanı tasarruf ettirip verimliliğin artmasını sağlayacaktır.

Böyle bir ihtiyacın portal altyapısı ile desteklenmesi, tüm çalışanların rahatlıkla erişimde sıkıntı çekmeden dökümalara ulaşmasını imkan verir. DYS'lere ait portaller tasarlanırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, dizin yapısının nasıl olacağıdır. Tecrübeler şunu göstermiştirki, üç (3) kırılımdan fazla derinliğe sahip dizin yapılarında dökümanları bulmak zorlaşmaktadır. Kullanıcı sıkılıp dökümanı aramaktan vazgeçmekte, yada bulmak için çok fazla vakit harcamaktadır.

Bu sıkıntının önüne geçmek için DYS'ler artık içerik arama motorlarıyla birlikte gelmektedir. Döküman sisteme eklendiğinde, belirlenmiş olan etiketler ve özelliklerin yanında, döküman içeriğide indekslenmekte ve kelime bazlı aramalar yapıldığında, tüm dökümanlar kullanıcının önüne sunulmaktadır. Bu sayede sadece dosya adının hatırlanamaması sonucu ilgili dökümana erişim problemi ortadan kalkmıştır. Günümüzde teknoloji firmaları içerik arama yazılımlarını geliştirmek için yüksek araştırma geliştirme harcamaları yapmaktadırlar. Amaç bilgiye daha kolay erişim sağlamak ve bunu işe yarar hale dönüştürmektir. DYS'ler ve içerik aramaları sadece Word yada Excel dökümanlarını değil, tüm ofis dökümanlarını, resimleri, videoları, e-postalarıda arşivleyebilmekte ve aramalarda tüm içerik kontrol edilerek kullanımıza sunacak şekilde karşımıza getirmektedir.

Maliyetlendirme açısından bakıldığında, donanım ve yazılım lisanslarının yanında, projenin yapılma danışmanlık maliyeti karşımıza çıkmaktadır. DYS'lerin kurulumları ve şirket içi uyarlamalarında Türkiye'de ve dünyada olgunluk seviyeleri ileri düzeydedir. Rahatlıkla söylenebilirki, bir şirkette DYS kurmak ve devreye almak en zor projeler için bile 2-3 ay içerisinde gerçekleştirilebilmektedir. Hızlı bir kurulum yapalım, herkes kullanmaya temel fonksiyonlardan başlasın denildiğinde 1 aylık bir sürede devreye alınan projeler yapılabilmektedir. DYS'lerde maliyet olarak katlanılan rakam ile oluşan faydaları alt alta yazdığımızda kendisini çok kısa sürede amorti eden bir yatırımdır ve sonrasında şirket içinde vazgeçilemez bir araç halini almaktadır.

Bir şirkette DYS kurduğunuz zaman aslında e-tarih başlamış oluyor. Yani şirketin kurumsal hafızası oluşmaya başlıyor. Biriken dökümanlar, şirket içi değişiklikler ile birlikte yeni gelenlerin kullanımına sunulduğundan, tüm yaşananlar, tarih sayfalarındaki gibi zamana ve kişiye bağlı olarak sunuluyor. Bilgi birikimi yeni kuşaklara aktarılmış oluyor. Şirketin olgunlaşması gün gün takip edilebiliyor. Buradaki tarihi tarihçiler yazmıyor, dökümanların DYS'lere ekleyenler tarihin bir parçası oluyorlar. Şirketten ayrılsanız bile dökümanı oluşturan kişi olarak kalıyor ve şirketin tarihine imza atmış oluyorsunuz. Şirketin yaşayan organizma olduğunu düşündüğümüzde onun bir hücresi, yapı taşı olmak, yaptıklarınızla gelecek nesillerin ulabileceği izler bırakmak heyecan verici bir duygu.

Sonuç olarak döküman yönetim sistemlerinin katma değerini parasal olarak ölçülebilir kılmak çok kolay olmamakla birlikte, şirkete sağladığı değeri verimlilik ve ortak hafıza oluşturma üzerinden açıklamak, üst yönetimlerin ilk yapmak isteyecekleri proje olmasını ve sahiplenilmesini mümkün kılacaktır.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Verileri biriktiriyoruz, kullanıyor muyuz ?

İster bireysel ister kurumsal herkes elektronik ortamda verilerini tutuyor. Başlangıçta küçük miktarlarda biriken bu veriler artık çok fazla yer kaplar duruma gelmiştir. Bunun neticesi olarakta depolama alanları teknolojik olarak daha yüksek kapasiteleri barındıracak hal almıştır. Buradaki büyümenin aksine fiziksel büyüklükler küçülmüş, birim aranda daha fazla veri barındırılır olmuştur.

Özellikle şirketler Bilgi Teknolojileri vasıtasıyla işlerini yürüttüklerinden günün her dakikası veri üretmektedir. Güvenlik kameralarının kaydettiği görüntülerden, kapı giriş çıkışlarına, ERP sistemlerinin ürettiği verilerden barcode okuması sonucu oluşan verilere kadar pekçok noktadan veri akışı olmaktadır.

Bu kadar çok veriyi biriktiriyoruz, bunları depolamak için sistemlere sahip oluyoruz, yatırım yapıyoruz, yönetiyoruz, yedeklerini alıyoruz, hatta lokalde saklananlara bir şey olur diye başka yerlere gönderiyoruz. Peki ne için ?

Cevap genelde tek, aylık raporları almak amacıyla.

Şirketler sadece ay sonu operasyonel sonuçlarını görmek için mi biriktirmesi gerekiyor bunları. Bu kadar çok oluşan veri başka ne amaçla kullanılabilir, neye yarar bu kadar veri.

Tüm şirketler günümüzde daha fazla satışı nasıl yapar, nasıl daha karlı bir organizasyon olurum diye çalışıyor. Tam bu noktada biriktirdikleri veriler, onların amaçlarını gerçekleştirmek için en büyük araçtır. Biritirilen verileri şirketin kaldıracı olarak kullanılmasını sağlayacak çözüm ise İş Zekası uygulamalarıdır.

Şirketler tarafından kurgulanacak iş zekası uygulamaları, eldeki verinin farklı farklı bakış açılarıyla incelenmesine, analizler yapılmasına, geleceğe yönelik tahminler yapılmasına imkan verecektir. Kimi zaman bu analizler maliyetlerin incelenmesine yönelik olmakta, hangi maliyet bileşenlerinin üzerine daha fazla eğilip gerekli önlemlerin alınmasını göstermekte, kimi zamanda satışların incelenmesi neticesinde ürün, bölge, zaman boyutlarında analizler yapılıp, satışların yönlendirilmesine imkan sağlamaktadır.

Teknolojik altyapılarında, çok fazla veriyi işleme ve sonuçlarını analiz etme imkanları ileri düzeyde olan iş zakası uygulama yazılımları pekçok değişik şekilllerde karşımıza çıkmaktadır. En önemli özelliği boyut mantığında çalışıp, verinizi farklı bakış açılarıyla sizlerin karşınıza getirip, karar almanıza imkan vermesi olan bu yazılımlar, kullanım ve görsellik açısından zengin içerik sunmaktadırlar.

Artık şirketler kurum içi uygulamalarından ERP'leri kurgulamışlar ve bunların sonuçlarını görmeye başlamışlardır. İş zekası uygulamaları gittikte ihtiyacın en yüksek noktaya vardığı çözümlerdir. Bundan sonra gelecek olan talep ise Veri Madenciliğinin şirketlerde yer alması olacaktır.

Sonuç olarak, şirketler atacakları adımları belirlerken geçmiş yaşadıklarına bakarak geleceği planlamaları gerekmektedir, bunu sağlayan en önemli araçları, iş zekası uygulamalarını kullanmak artık vazgeçilmez bir ihtiyaç halini almıştır.

24 Mart 2010 Çarşamba

Ansiklopedik bilgi

1980'li yılların sonunda 1990 yıllarının başında gazetelerin dağıttığı ve her evde olan ansiklopedileri, yaşı 35 üstü olan herkes hatırlayacaktır. Özellikle Meydan Larousse en bilinen ansiklopedidir. 12 ciltten oluşmuştu, ayrıca çıkan 2 adet ek cilt ile güncellenmiştir.

Pekçoğumuz o dönemde okulda verilen ödevlerin araştırma gereken kısımları için ya ansiklopedileri kullanıyorduk yada kütüphanelere giderek ilgili dökümanları, kaynakçaları bulmaya çalışıyorduk. Ansiklopediler ve kütüphaneler o dönemin kutsal bilgi kaynaklarıydı.

Bugüne geldiğimizde, bilginin çok hızlı üretildiği ve kullanıma çok hızlı sokulması ihtiyacı, yazılı belgelerin bu hızda güncellenmesi ve erişilmesi, beklediğimiz süratte sağlanamamaktadır. Artık yazılı dökümanlar çoğunlukla genel konular üzerine yada yorumlar üzerine bilgi içermektedir. Sadece çok özel konularla ilgili olarak yazılı dökümanlar basılmakta, bunların güncellenmeside uzun dönemli periyotlarda gerçekleştirilmektedir.

Ansiklopedi ve kütüphanelerin pabucunu dama atan gelişme, internetin çıkması, bilginin elektronik ortamda herkesin erişimine açık hale getirmesidir. Özellikle internetin herkese açık olması, bireysel olarak edinilmiş bilgilerin de sunulabilmesine imkan verecek ortamı sağlaması artık bilgiye erişim şeklini değiştirmiştir.

Buna en büyük örnek, Wikipedia adlı internet ansiklopedisidir. Bu internet sitesi 2001 yılında kurulmuş ve internet halkı tarafından bilgiler girilerek büyütülen bilgi kaynağı halindedir. Burada girilen bilgiler başkaları tarafından düzeltilip yada eklemeler yapılarak devamlı güncelliği sağlanmaktadır. Arama sonuçlarınızda karşınıza ilk çıkan sitelerden bir tanesidir. Meydan Larousse 12 cilt ve her cilt yaklaşık 1000 sayfa, toplamda 12.000 sayfa içindeki bilgilerden ödevlerimizi hazırlıyorduk. Bugün Wikipedia ise 13 Milyondan fazla madde (bu sayı her geçen gün artmakta, bazı maddeler sayfalarca bilgi içermektedir) ve aynı anda 200 dilde içeriğe sahiptir.

Günümüzde gazeteler bile yavaş yavaş ömürlerini tamamlayıp yerlerini internet ortamından erişilip içerik sunacak şekile dönüşmeye başlamıştır. Tüm bunlar elektronik ortamda bilgilerin gittikçe büyümesini, buralara erişim araçlarınında gelişmesini sağlamaktadır. Önceleri sadece bilgisayarlar aracılığıyla gerçekleşen erişim şimdileri cep telefonlarını bu işin bir parçası haline getirmiştir.

Hergün yeni bilgiler üretilmekte, bunlar kullanımımıza sunulmaktadır. Bizlerde ürettiğimiz bilgileri ve tecrübeleri başkalarının kullanımına sunmaktayız. Artık bir iş yapmadan önce internette araştırıp, öğrenip sonradan harekete geçmekteyiz. Gitmek isteiğimiz yerlere ait bilgileri önceden toplamakta sonrasında seyahate çıkmaktayız. Bilgi paylaşıldıkça çoğalmakta, çoğaldıkça faydaya dönüşmektedir. Önemli olan bilgiye erişmek ve bunu ihtiyacımız doğrultusunda kullanabilmektedir.

Sonuç olarak hepimiz yaşadığımız tecrübeleri ve bilgileri paylaşmalı, bu sayede insanlığın gelişmesine ufakta olsa bir katkımız olmalıdır.

Not: Bugünün televizyon yıldızlarından olan Hakkı Devrim, Meydan Larousse'nin Türkiye'de yayınlanması için çalışan kişidir. Ansiklopedinin genel yayın müdürlüğü görevini yürütmüştür.

14 Ocak 2010 Perşembe

Erişilebilir olmak

Tatil denilince aklımıza hemen yaz tatili, sıcak havalar, güzel bir kumsal, serinletici deniz, akşam eğlence ve dinlenme geliyordur. Genelde yılda iki hafta kullanacağımız izin için 52 hafta çalışıyoruz. Önceden planlarımızı hep bu özel iki hafta için yapıyoruz.

Kimi mesleklerde tatile gidilince işler geride bırakılır, tüm konsantrasyon içinde bulunulan güzel ortama verilir ve geçirilen zamman sonunda rahatlayarak geri dönüş gerçekleştirlir. Fakat bilişim hizmet sektöründe çalıştınızmı iş biraz daha farklı oluyor.

Her ne kadar ekip çalışması, takım oyunu denilsede bilişim sektöründe hizmeti veren kişi, işi bilendir. Sizde müşteri olarak işi bilenden hizmeti aldıysanız sonrasında oluşan durumlarda hizmeti veren kişiyi ararsınız. Çok doğal olarak işin daha hızlı çözüleceğine inanmaktasınızdır. Çünkü bilgi o kişidedir yaptığınız işin özelliğini BT çalışanıyla paylaşmışsınız ona da bunu öğretmişsinizdir. Bilgide en değerli güç olduğundan herkes güçlüye erişmek istemektedir.Hal böyle olunca ilgili BT çalışanına ulaşmak gerekmektedir.

İletişim teknolojilerindeki gelişim iş yapma usüllerini değiştirdiği gibi tatil yapma usullerinide değiştirdi. İnsanlar artık tatile bilgisayarlarıyla, anlık e-posta erişim cihazlarıyla ve 3G erişim hizmetleriyle birlikte gitmeye başladılar. Gidilen yerde internet hizmeti ücretsizmi diye otel rezervasyonlarında soruyoruz hatta biz sormadan oteller bunu söylüyorlar.

Tatile çıkarkenki başlangıç her zaman aynı oluyor. İzin kullanımında e-postalarınıza ofis dışında mesajı ayarı yapıyor ve izinde olduğunuzu, döneceğiniz tarihi, acil durumlarda kiminle irtibata geçeceklerini belirtiyorsunuz. Fakat Blackberry yada başka anlık e-posta erişim cihazınızın yanınızda olduğunu bilenler bu mesajları çok dikkate almıyorlar ve tatilde de soru sormaya, bazı konularda fikir danışmaya çalışıyorlar. Mesajlardan birisine cevap döndünüzmü, bilinki gelen mesaj sayısı artacaktır.

Kimi zaman tatile çıkarken ekibe BB cihazını yanınıza almadığınızı söylersiniz, aslında yanınızdadır, işten kopamıyor sadece bilgi sahibi olmak, işe döndüğünüzde kolay adapte olmak istersiniz, mesajları görmektir esas amacınız. Fakat gelen mesajlardan birisine cevap dönerseniz, 5 dakika içinde tüm şirket sizin cihazı yanınıza aldığınızı öğrenecek ve sizle daha yakın iletişim kuracaktır. Hatta mesaj attıktan sonra arayıp size, biliyorum tatildesin ama mesaj gönderdim bakarmısın diye hatırlatacaklardır.

Eğer birde yanınıza bilgisayarınızı aldınızmı yandınız demektir. Erişildiyseniz, ofistekiler iki dakikada halledilecek işi size atadıysa ve yaparım dediyseniz, tatil artık şekil değiştirmiştir. Kapı bir kez aralandımı, bilgisayarınızın yanınızda olduğu öğrenildimi sonrasında notebook'un pilini şarj edecek priz arayarak geçecektir tatiliniz.

15 yıl önce hiçbirimiz bu şekilde bir tatil yapmıyorduk. Cep telefonları yoktu sahilde güneşlenirken kmse bizi arayamıyordu, bırakın internetin yaygınlığını kelimesini bile cümle içinde kullanmıyorduk. Biz aramadığımız ve nerede olduğumuzu söylemediğimiz sürece tatilde bize erişmek mümkün değildi. Yenilikler pekçok şeyi etkilediği gibi erişilebilirlikte hayatımızda önemli hale geldi.

Sonuçta ne yapalım, tatilde kapatalımmı tüm erişimimizi dünyaya, arkadaşlarımız, ofisteki işler, eş dost akraba bize erişemesin mi ? Böyle olmasıda mümkün değil. Yapılması yada öğrenilmesi gereken, tatilde olan kişinin özel günler geçirdiğinin tüm çalışanlar tarafından bilinmesi, yarın onlarında tatile çıkacağını ve onlarsız işlerin nasıl yürüyeceğini planlamaları en sağlıklısı olacaktır.

Evde Beyaz Şarap Yapımı

via IFTTT